Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Latif Selvi ve Başkan Yardımcısı Hasan Yalçın Yayla, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç’ı ziyaret ederek, yükseköğretimde yaşanan sorunları iletti.
Sorunlara köklü çözüm getirecek bir yükseköğretim kanununa ihtiyaç var
Ali Yalçın, 676 sayılı KHK ile üniversite rektörlerinin seçimine ilişkin 2547 sayılı Kanun’un 13. maddesinde rektör seçimine ilişkin düzenlemeyle rektörlerin doğrudan Cumhurbaşkanınca seçilecek olmasını yerinde bulduklarını belirterek, “Eğitim-Bir-Sen olarak, Mayıs 2016 tarihinde yayımladığımız ‘Yükseköğretim Kanununa İlişkin Öneriler’ raporunda, rektör atamalarında seçim usulünün olumsuz sonuçlarına değinerek, mevcut seçim sisteminde akademik üretimin düştüğü, seçim atmosferinin çalışma barışını olumsuz etkilediği ve yükseköğrenimin niteliğinin azaldığı tespitlerinde bulunmuştuk. Bu amaçla seçim sisteminin kaldırılarak Cumhurbaşkanınca doğrudan atama şeklinde önerimize benzer bir düzenlemenin gerçekleştirilmiş olması, raporumuzda yer alan tespit ve önerilerin yerinde ve haklı olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Ancak yükseköğretimin sorunlarının, sadece rektörlük makamının atama şeklinin değiştirilmesiyle çözülemeyeceği açıktır. Yapılan düzenleme yerinde olmakla birlikte rektörlük makamının yetkilerinin de gözden geçirilerek sınırlarının çizilmesi adil bir yönetim biçimi için elzemdir. Atılan bu pozitif adımdan sonra yükseköğretimin sorunlarını köklü ve kalıcı bir şekilde çözecek reform niteliğinde yeni bir yükseköğretim kanununa ihtiyaç olduğu da bir gerçektir” dedi.
YÖK, açığa alma ve ihraç süreçlerinde inisiyatif almalıdır
FETÖ ile bağlantısı tespit edilen tüm kişilerin kamudan uzaklaştırılması sürecinin, adil ve etkin bir şekilde üniversitelerde de gerçekleştirilmesinin kamuoyunun beklentisi olduğunu dile getiren Yalçın, “Hainlerle masunların ayrıştırılması konusunda YÖK aktif rol oynamalı, sürecin hukuka uygun şekilde yürütülmesi noktasında kriterler oluşturup üniversitelere yol göstermelidir. Şayet haksızlığa uğrayan varsa, YÖK bu türden işlemlere karşı itiraz mercii olarak da rol üstlenmelidir” şeklinde konuştu.
Disiplin kurullarında sendika temsilcisinin bulunması yasal bir haktır
Toplu sözleşme hükmüne rağmen bazı üniversitelerde disiplin kurullarına sendika temsilcisinin çağrılmadığı, bu hususta sendikaların itirazlarının ve mahkeme kararlarının dikkate alınmadığı yönünde şikâyetlerin kendilerine geldiğini kaydeden Yalçın, şunları söyledi: “1. Dönem Toplu Sözleşme süreci sonundaki Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararından bu yana 2 ve 3. Dönem Toplu Sözleşme hükümlerinde de yer alan disiplin kurullarında sendika temsilcisinin yer alması ve oy hakkına sahip olması uygulaması istikrar bulmuş bir uygulama olmasının ötesinde evrensel insan haklarının bir unsuru olan örgütlenme ve sendikal özgürlüğün bir parçasıdır. Bu nedenle, üniversitelerde disiplin kurullarına sendika temsilcisinin katılımının sağlanması noktasında YÖK üniversitelere gereken uyarıyı yapmalıdır.”
ÖYP kapsamındaki araştırma görevlileri mağdur edilmemelidir
Görüşmede, ÖYP kapsamındaki araştırma görevlilerinin sorunları da dile getiren Yalçın, 33/a statüsündeki araştırma görevlilerinin, doktora öğrenimlerinin bitiminde, kendi üniversitelerinde veya bir başka üniversitede yardımcı doçent kadrosu buluncaya kadar bulundukları üniversitede ‘araştırma görevlisi doktor’ olarak çalışabildiğini hatırlatarak, “674 sayılı KHK ile ÖYP kapsamındaki araştırma görevlilerinin statülerinin 33/a’dan 50/d’ye dönüştürülmesi, doktoralarının bitiminde üniversiteleriyle iş ilişkilerinin sonlandırılması anlamına gelmektedir. Eğitim-Bir-Sen olarak, araştırma görevlileri arasındaki statü farkının, yükseköğretim sisteminin kronik sorunlarından biri olduğunu sürekli ifade ederek iş güvencesi bağlamında, 50/d statüsündeki araştırma görevlilerinin 33/a statüsüne geçirilmesi talebini toplu sözleşme süreci başta olmak üzere, her platformda savunduk. Yükseköğretimde son yıllarda atılan olumlu adımların uzun soluklu olması ve yükseköğretimin niteliğinin artırılması ekseninde ÖYP türü öğretim elemanlarının sayısını ve mesleki gelişimini artıracak programlara ihtiyaç olduğu ortadadır. Ancak söz konusu hedefe, öğretim elemanlarının iş güvenceleri ellerinden alınarak ve özlük haklarının belirsizliğe sürüklenerek ulaşılamayacağı da aşikârdır. Mağduriyetlerin önlenmesini ve uğruna pek çok emek, zaman ve kaynak harcanan ÖYP’den umulan sonucun elde edilebilmesini teminen, halen doktoralarına devam eden ÖYP’lilerin herhangi bir hak kaybının olmaması veya üniversiteleri tarafından mobbinge maruz kalmamaları için YÖK tarafından tedbir alınmalıdır” ifadelerini kullandı.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, FETÖ ile mücadelede YÖK olarak üzerlerine düşeni yaptıklarını, hatta bu konuda ilk adımı kendilerinin attıklarını, ancak süreç içerisinde birtakım sıkıntıların yaşanmış olabileceğini ifade ederek, bu konularla ilgili titiz bir araştırma ve inceleme yaparak itirazları değerlendirdikleri kaydetti.
Saraç, disiplin kurullarında sendika temsilcisinin yer almasıyla ilgili toplu sözleşme hükümlerinin uygulandığını, bu konuda hatalı uygulama yapan üniversitelere gerekli hatırlatmanın yapılacağını söyledi.
ÖYP kapsamındaki araştırma görevlilerinin statülerinin değiştirilmesiyle ilgili yapılan düzenlemenin yeni mağduriyetlere yol açmak için değil, akademik gerekliliklerden dolayı yapıldığını dile getiren Saraç, hatta bu kapsamda eğitimlerini tamamlayan araştırma görevlilerinin, kriterleri yerine getirmek kaydıyla, ilgili üniversiteler tarafından değerlendirilmeye başlandıklarını belirtti.
Yalçın, ziyarette, Eğitim-Bir-Sen’in hazırladığı Eğitime Bakış 2016: İzleme ve Değerlendirme Raporu’nu Saraç’a takdim etti.