676 sayılı KHK ile üniversite rektörlerinin seçimine ilişkin 2547 sayılı Kanun’un 13. maddesinde değişikliğe gidilerek, rektör seçimine ilişkin hükümler değiştirilmiştir. Buna göre, devlet üniversitelerinde rektör Yükseköğretim Kurulu tarafından önerilecek, profesör olarak en az üç yıl görev yapmış üç aday arasından Cumhurbaşkanınca atanacaktır. Bir aylık sürede önerilenlerden birisinin atanmaması ve Yükseköğretim Kurulu tarafından iki hafta içinde yeni adaylar gösterilmemesi halinde Cumhurbaşkanı doğrudan rektör ataması yapacaktır. Rektörün görev süresi 4 yıl olarak düzenlenmiş olup aynı devlet üniversitesinde iki dönemden fazla rektörlük yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır.
Eğitim-Bir-Sen olarak, Mayıs 2016 tarihinde yayımladığımız “Yükseköğretim Kanununa İlişkin Öneriler” raporda, rektör atamalarında seçim usulünün olumsuz sonuçlarına değinerek, mevcut seçim sisteminin sonucu olarak akademik üretimin düştüğü, akademik aidiyetin kaybolduğu, akademik çıktı ve yükseköğrenimin niteliğinin azaldığı tespitlerinde bulunmuştuk. Bu amaçla seçim sistemi yerine “üniversite yönetim kurulu tarafından en az 3 yıl süreyle o üniversitede fiilen görev yapan ve profesör unvanına sahip kişiler arasından aday göstereceği 5 kişi arasından Cumhurbaşkanınca atama yapılmalı; Cumhurbaşkanınca bu adayların uygun görülmemesi durumunda herhangi bir üniversitede görev yapan profesör unvanına sahip ve en az 3 yıldır bu unvanda çalışan kişiler arasından doğrudan Cumhurbaşkanınca atama yapılmalı” önerisi getirmiştik. Önerimize benzer bir düzenlemenin gerçekleştirilmiş olması, raporumuzda yer alan tespit ve önerilerin yerinde ve haklı olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
Raporumuzda dikkat çektiğimiz sorunların, rektörlük makamının atama şeklinin değiştirilmesiyle çözülemeyeceği açıktır. Yapılan mezkûr düzenleme yerinde olmakla birlikte rektörlük makamının yetkilerinin de gözden geçirilerek sınırlarının çizilmesi adil bir yönetim biçimi için elzemdir. Atılan bu pozitif adımdan sonra yükseköğretimin sorunlarına daha kalıcı çözümler getirecek, yükseköğretimin sorunlarını köklü ve kalıcı bir şekilde çözecek reform niteliğinde yeni bir yükseköğretim kanununa ihtiyaç olduğunu bir kez daha yineliyoruz.